Posts

Orası

Image
  Fotoğraf: Mustafa Mutlu      İleride, denize yaslanmış küçük bir şehir yaşıyor. Sahil kasabası. Aslında ilçe ama sahil ilçesi çirkin bir tamlama. Ona bakıyorum uzaklardan, böylesi daha güzel. Çünkü içindeyken pek bir şey göremiyorum. Ya bendeki bir tür körlükten kaynaklanıyor bu ya da sahiden bir şeyin içindeyken o şey anlaşılmıyor. Oysa içinde görülebilecek birkaç şey yok değil, ikinci caddenin ortasında örneğin, denizden iki sokak uzakta, cumhuriyetin ilk yıllarında kiliseden camiye çevrilmiş muazzam bir yapı karşılıyor yoldan geçenleri. Onu, yani o yapıyı ilk defa bir arkadaşımdan duyduğumda hemen yola koyulup caddeyi aramıştım. Belki onun anlatışından belki de eski, dolayısıyla ruhu olan bir binanın yakınlarda bir yerde var olduğundan etkilenmiştim. Kestirmeden gitmem önerilmemişti, caddenin girişinden yürümeye başlayacaktım; sebebi neydi bilmiyorum. Camii, büyükçe bir binanın arkasına gizlenmişti neredeyse, görmek zordu. Hayatımda ilk defa deniz rengi kilise-c...

“Her Şeyi Düzeltmeye Kalkışmanın Yok Ettiği”

Image
  “Ey artık ölmüş olan at! -dediler- En güzeli oydu işte, yüzünün savaşla ilişkisi. Boydanboya bir karşıkoyma, denge ve istekli bir azalma. Onu bilirdik. O ağaç senin kanınla beslenirdi, hepimizi besleyen. Bir ülkeyi yeniden yaratırdı şaşkınlığımız senin karşında, alışverişin, alfabenin, iplik döküntülerinin ve her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği..."   Turgut Uyar, Terziler Geldiler, Büyük Saat S. 223-226        “Bütün büyük kuşkucular eski idealistlerden çıkar” diyordu ismini hatırlayamadığım yazar. Çünkü idealist her şeyi düzeltmeye çalışır ve düzeltmeye çalıştığı şeyle beraber benliği yok olmaya başlar. Çünkü bir idealist, en azından kefenine aşık bir idealist, önüne çıkan her şeyi bir polis edasıyla değerlendirir. Tehlikelidir. Hakikat dediği, doğru dediği uğruna bilgiyi istediği gibi şekillendirir. Hatta anlamını değiştirmiş olsa bile, göz göre göre yeniden tanımlar elindekini. Bir bakıma Dostoyevski’nin Büyük Engizisyoncu’sudur idealist. Ne d...