Basitlik Üzerine

 

“Böylesine basit yazmak ne zor olmalı!”

Eduardo Galeano, Hikâye Avcısı, 221


 

        Her ne kadar birbirlerinin yerine kullanılsalar da basit ve yalın sözcükleri farklı anlamlara gelir. Arapça “basit”e “düz” diyebiliriz; Moğollara kadar dayanan Türkçe kelime “yalın” ise “çıplak” manası taşır. Örneğin, Galeona, Hikâye Avcısı’nda, meraktan yaşıyor ve meraktan hayatta kalıyorum. Bu kadar basit, der. Evet, cümle basittir ama kesinlikle çıplak değildir.


   Zıttına “zor” deniyor kelimenin; “yoğun” da uygun görülebilir. Proust, yoğun yazıyordu mesela; okuması hiç de basit olmayan metinler fakat çıplaklığa yakın. Basit yazmanın, yazarın anlatacaklarından kırpmadan basit yazmanın önemli olup olmadığı tartışılır ama ustalık gerektirdiği kesin. Diyelim ki çimenlerden bahsedeceğiz, yeşilliklerin
arasına oturduk ve melankolik bir anda ortaya çıkan duygulanımların çimenlere baktıkça peyda olduğunu fark ettik. Bir gözümüz çimende, bu atmosferi yazmak istiyoruz; en azından kendimize basitçe anlatabilmek.  Nasıl yapabiliriz? “Gökyüzünde çıplak gözle göremediğim rüzgâr, çimenlerde kendini gösteriyor. Kırık gölgeler, çimenlerin yeşilini silerken…” Hayır, olmuyor. Peki, Fransız şair Prevert nasıl yazmış: “Yayılın çimenlerin üzerine. Acele edin. Er ya da geç, çimenler yayılacak üzerinize.”

   Basitliği yazma ve okuma eyleminin dışına taşırsak, farklı anlamlarda kullanıldığıyla karşılaşırız. Einstein, her şey olabildiğince basit hale getirilmelidir, der. Fizikçi Ernst Mach, basitliği, açıklamadaki ekonomiklik olarak ele alırken matematikçi Poincare, ilginç dikotomik bir tanım yapar. Ona göre basitlik ve karmaşıklık birbirlerini içerir, hatta birbirlerine indirgenebilirler de.


   Basitlik üzerine derinlemesine düşünenlerden biri de herhalde Mario Bunge’dir. Bunge, basitliğin daima bir olgu ya da araştırmanın arzulanan öğesi olarak ele alınmasına öfkelidir. Basitlik, geleneksel felsefenin tek taraflılığını yansıtır. İnsanlık tarihinin giderek artan karmaşıklığının reddedilmesidir ona göre. Yalnızca şeylerin ve işaretlerin basit olabileceğini söyler.


       Basit kavramı yeterince basit değildir. Sözcüğü günlük yaşama taşırsak, bu sefer de genellikle olumsuz kelimelerle, hatta hiçlikle bir arada kullanıldığı görülür. Bu, bir kişi de olabilir. Basit bir adam işte, deyiverilir. Yeknesaklığı hiçlikten farksız, ha var ha yok, önemli biri değil. Böyleleri sadece tanımlanarak ötekileştirilmekle kalmaz, bir de ellerine zorla reçete tutuşturulur. Parmaklarının arasından sarkan kâğıtta, basitlikten nasıl kurtulacaklarına dair süslü ve soğuk bir duygudaşlıkla yazılmış yönergeler vardır.


      Basitliği tercih etmiş olan, sanki kıymetli bir şey bulmuştur da bulduğu şeyi açıklamadığı için tepkiyle karşılanıp duyarsızlıkla suçlanmıştır. Geçmişini dini/politik bir kavganın tarafı olarak geçirmiş, sonra da ne olduysa birdenbire bütün gürültüden elini eteğini çeken insanlar fazlasıyla ilgi odağıdır bu konuda. Ermişler midir?


     Ermek, belki kendi içini bile dolduramayan büyük bir kelime ama en azından hakikatin bir parçasını gördükleri söylenebilir. Jules Renard, deneyim kazandıkça hiçbir şey için yaratılmadığıma emin oldum, derken farklı bir açıdan hayatın basitliğine işaret eder. Belki de bu deneyimi kazanmışlardır.      


   Poincare’in karmaşıklaştıkça basitleşen, basitleştikçe karmaşıklaşan tanımı, bu bakımdan günlük yaşamdaki basitliğe uygun görünüyor. Tezat gibi görünen, karmaşaları barındıran basitliklerin hayat dediğimiz şeyi oluşturması gibi.