Basitlik Üzerine
“Böylesine basit yazmak
ne zor olmalı!”
Eduardo Galeano, Hikâye
Avcısı, 221
Her ne kadar birbirlerinin yerine kullanılsalar da basit ve yalın sözcükleri farklı anlamlara gelir. Arapça “basit”e “düz” diyebiliriz; Moğollara kadar dayanan Türkçe kelime “yalın” ise “çıplak” manası taşır. Örneğin, Galeona, Hikâye Avcısı’nda, meraktan yaşıyor ve meraktan hayatta kalıyorum. Bu kadar basit, der. Evet, cümle basittir ama kesinlikle çıplak değildir.
Basitliği yazma ve okuma eyleminin
dışına taşırsak, farklı anlamlarda kullanıldığıyla karşılaşırız. Einstein, her
şey olabildiğince basit hale getirilmelidir, der. Fizikçi Ernst Mach, basitliği,
açıklamadaki ekonomiklik olarak ele alırken matematikçi Poincare, ilginç dikotomik
bir tanım yapar. Ona göre basitlik ve karmaşıklık birbirlerini içerir, hatta
birbirlerine indirgenebilirler de.
Basitlik üzerine derinlemesine düşünenlerden
biri de herhalde Mario Bunge’dir. Bunge, basitliğin daima bir olgu ya da
araştırmanın arzulanan öğesi olarak ele alınmasına öfkelidir. Basitlik,
geleneksel felsefenin tek taraflılığını yansıtır. İnsanlık tarihinin giderek
artan karmaşıklığının reddedilmesidir ona göre. Yalnızca şeylerin ve
işaretlerin basit olabileceğini söyler.
Basit kavramı yeterince basit değildir. Sözcüğü
günlük yaşama taşırsak, bu sefer de genellikle olumsuz kelimelerle, hatta hiçlikle
bir arada kullanıldığı görülür. Bu, bir kişi de olabilir. Basit bir adam işte, deyiverilir.
Yeknesaklığı hiçlikten farksız, ha var ha yok, önemli biri değil. Böyleleri
sadece tanımlanarak ötekileştirilmekle kalmaz, bir de ellerine zorla reçete
tutuşturulur. Parmaklarının arasından sarkan kâğıtta, basitlikten nasıl
kurtulacaklarına dair süslü ve soğuk bir duygudaşlıkla yazılmış yönergeler
vardır.
Basitliği tercih etmiş olan, sanki kıymetli
bir şey bulmuştur da bulduğu şeyi açıklamadığı için tepkiyle karşılanıp
duyarsızlıkla suçlanmıştır. Geçmişini dini/politik bir kavganın tarafı olarak
geçirmiş, sonra da ne olduysa birdenbire bütün gürültüden elini eteğini çeken
insanlar fazlasıyla ilgi odağıdır bu konuda. Ermişler midir?
Ermek, belki kendi içini bile
dolduramayan büyük bir kelime ama en azından hakikatin bir parçasını gördükleri
söylenebilir. Jules Renard, deneyim kazandıkça hiçbir şey için yaratılmadığıma
emin oldum, derken farklı bir açıdan hayatın basitliğine işaret eder. Belki de
bu deneyimi kazanmışlardır.
Poincare’in karmaşıklaştıkça basitleşen, basitleştikçe karmaşıklaşan tanımı, bu bakımdan günlük yaşamdaki basitliğe uygun görünüyor. Tezat gibi görünen, karmaşaları barındıran basitliklerin hayat dediğimiz şeyi oluşturması gibi.